31 Temmuz 2016 Pazar

Fiat 500x. Yoldan Çıkarır.

Fiat 500x 1.4 Multiair 140 HP DCT Cross Plus
"Fiat 500x. Yoldan Çıkarır." başlığını dikkatinizi çekmek için koymuş olsam da bu başlığın teorik olarak mantıklı bir sebebi var. :) Fiat 500x, Fiat'in ikonik 500 modelinin tasarım öğelerini yerden daha yüksek bir gövdede sunan bir sunuyor. Hatta, modeli dört tekerlekten çekişli olarak sastın alma şansınız da var. İşte bu yüzdendir ki Fiat 500x sizi yoldan çıkarıp doğanın içerisine götürebilecek yeterli teknik donanıma sahip. Başlık ile ilgili yeteri kadar konuştuysak şimdi 500x ile ilgili defterimde kalan notları paylaşmaya başlayabilirim. 


Şehir içi otomobili 500'den bolca tasarım detayı mevcut.
Fiat 500x'i sevdim, çünkü...

...tasarımı keyifli ve özgün.

Fiat 500, bugün piyasada olan en özgün ve keyifli tasarıma sahip otomobillerden birisi. Bu durum 500x için de geçerli. 500'ün kaslı kardeşi olarak yorumlayabileceğim 500x'in dış tasarımı 500 ailesinden olduğunu her açıdan belli ediyor.


Cross Plus donanımda 18 inçlik jantlar sunuluyor.
Test otomobilindeki gibi Cross Plus donanımını seçerseniz 500x'in arazi aracı gibi görünmesine yol açan plastik tampon detaylarına kavuşuyorsunuz.

...donanım listesi oldukça zengin. (kahverengi deri koltuklar çok rahat ve şık.)


Eğlenceli ve stil sahibi tasarım iç mekanda da devame ediyor.
Test otomobili Cross Plus adı verilen en üst donanım paketine sahipti. Bu donanımda Beats müzik sisteminden, ambiyans aydınlatmasına, navigasyondan yağmur ve far sensörüne, bi-xenon ön farlara kadar birçok konfor unsuru sunuluyor. Ayrıca, opsiyonel olan kahverengi deri döşemeler kabine gerçekten üst sınıf bir hava veriyor. Yine opsiyon listesindeki çift parçalı cam tavan da kabini ferah kılıyor. Tavanın arka parçasının açılmadığını hatırlatayım.

...turbo benzinli motorun performansı başarılı.


Çift parçalı cam tavan iç mekanı daha aydınlık kılıyor. 
Test otomobilindeki motorun tam adı 1.4 16V Turbo Multiair DCT. Başka bir deyişle 1.4 litrelik bu motor 5000 d/dak'da 140 bg maksimum güç ile 1750 d/dak'da 230 Nm maksimum tork üretebiliyor. 6 ileri çift kavralmalı DCT şanzımanın eşlik ettiği ünite, yaklaşık 1300kg ağırlığındaki 500x'i fabrika verisi 9.8 saniyede 0'dan 100km/h hıza ulaştırabiliyor. Bu motor-şanzıman seçeneği sadece önden çekişli olarak alınabilirken, aynı 1.4 motorun 170bg'lik versiyonu 9 ileri otomatik şanzıman ile dört tekerlekten çekiş sistemi ile birlikte sunuluyor. 

Fiat 500x'i sevmedim, çünkü...

...şürüşü pek keyifli değil.


Detaylar detaylar detaylar...
Motor her ne kadar performans olarak tatmin edici olsa da 500x direksiyon başında keyif vermiyor. Bunun en büyük sorumlusu 6 ileri DCT otomatik şanzıman. Bu şanzıman her ne kadar çift kavramalı olsa da sarsıntılı geçişlere sahip. Ayrıca, geçişleri hızlı yapamıyor oluşu da sürüşün keyfini baltalayan bir diğer etken. 

Şanzıman dışında süspansiyon konforunun segmentinin beklentilerini karşıladığını söyleyebilirim. Yüksek hızlarda ise kabinin fazla gürültülü olduğunu belirteyim.

...yakıt tüketimi yüksek.

350 km'yi aşkın kullanımım sonrası benim elde ettiğim tüketim değeri 9.1 litre/100km oldu. 500x ile uzun km'ler boyu birlikte olmayı planlıyorsanız dizel motoru göz önünde bulundurun derim.

...malzeme kalitesi çok başarılı değil.

İç mekanın tasarımı tıpkı dış mekan gibi özgün ve kendinizi mutlu hissettiğiniz bir tasarıma sahip. Konsolun üst kısımlarında yumuşak dokunuşlu malzemeler olsa da alt kısımlardaki sert plastikler ve kötü ses çıkaran direksiyon arkasındaki kollar gibi detaylar kabinin genel havasını bozuyor. 

Bu noktada kahverengi deri koltuklara tekrar değinmem gerekiyor. Bu koltuklar kabini gerçekten üst sınıf gibi gösteren detayların başında geliyor.

Bu tip engeller 500x'i durdurmaya yetmiyor. Yerden yüksek yapı yüksek özgürlük vaat ediyor.

2016 Honda Civic 1.6 i-DTEC (dizel) Sport

Honda Civic HB 1.6 i-DTEC Sport
15 Temmuz 2016 Cuma günü Honda Civic HB test otomobilini teslim almak üzere Maslak'a gittim. Öğlen 1-2 sularında otomobili teslim aldım. Daha sonra arkadaşlarımla buluşmak üzere Fatih Sultan Mehmet köprüsünü kullanarak Moda'ya geçtim. Ardından, İstanbul'a iki günlüğüne gelen babamla akşam 6 sularında Kadıköy'de buluşup Ataşehir'deki evime geçtik. Civic HB'i otoparktaki her zamanki yerime değil de daha güvenli gördüğüm başka bir yere park ettim. Nedenini bilmiyorum, içimden öyle gelmişti. Nazara pek inanmam; ama sanırım sportif görünümü çok fazla dikkat çekmesin, otomobile birşey olmasın diye düşündüm. :) Gerçekten bilmiyorum.

O günün akşamında, daha birkaç saat önce kullandığım Fatih Sultan Köprüsü'nde askerler trafiği tek yönlü kapattı. Ülkede hükümete darbe olduğu haberlerini medya kanallarından konuşulur oldu. İki gün sonra Civic'la bir video blog içeriği yaratmak üzere Kandıra,İzmit'teki dalga sörfü merkezine gidecektik. Hal böyle olunca plan suya düştü; dalga sörfüne gidemedik, video blog içeriği oluşturamadık..


Civic otoparktaki "güvenli" yerinde duruken darbenin de "girişim" olarak kaldığı anlaşıldı. Olan yine bize, ülkeye oldu... Neyse... Burası sozcu.com.tr olmadığına göre ben Civic HB ile ilgili aklımda kalanları anlatayım her zamanki gibi.



Sport donanımının en önemli getirilerinden birisi arka spoiler.
Honda Civic HB'i sevdim, çünkü...

...Sport donanımında Type-R'a yakın bir görünüm sunuyor.

Makyajla birlikte LED gündüz farları sunumaya başlandı.

2013 yılından beri 9. jenerasyonu ile hayatına devam eden Civic HB, 2015'te ufak bir makyaj operasyonu geçirdi. Makyajın en önemli getirisi LED gündüz farlarıydı. Akselerasyon'un konuğu olan Civic HB ise bu makyajın dışında Sport donanım paketine sahipti. Tüm bunlar dizel motorlu bu ekonomik Civic'in Civic Type-R ile karıştırılmasına yetti.


17 inçlik siyah jantlar şık ve sportif görünüyor.
Sport donanım paketinde diğer donanımlardan farklı olarak bagaj spoileri, karartılmış arka camlar, spor ön alt ızgara sunuluyor. Ayrıca, arka tampondaki aerodinamiği artıran parçalarısiyah renkli jantları ve lacivert rengi ile kesinlikle standart Civiclerden çok daha atak bir görünüme sahip olduğunu söylemeliyim. Ne o, yoksa siz de mi ilk başta Type-R zannettiniz? :)

...dizel motorun performansı yüzümü güldürdü. 

Evet, spoilerin tasarıma etkisi yadsınamaz bir gerçek.

Civic'in 1.6 litrelik dizel motoru 9. jenerasyonunun gelişiyle birlikte Türkiye'de 2014 yılında satışa sunulmuştu. Bugüne kadar benzinli motorlarıyla ismini duyuran Honda'nın bu hamlesine açıkcası temkinli yaklaştım. Ne var ki motorun hem sürüş hem de yakıt tüketim performansından son derece memnun kaldım.
Çift parçalı bagaj camı dikiz aynasında bu şekilde görünüyor. 

2000d/dak'da 300 Nm maksimum tork ile 4000d/dak'da 120 bg maksimum güç üreten 1.6 litrelik dizel motor, yaklaşık 1400kglık Civic HB'i fabrika verisi 10.5 saniyede 0'dan 100km/h hıza ulaştırıyor. Benim test tüketimim boyunca elde ettiğim ortalama tüketim değeri ise 6.3 litre/100km oldu. 


...şanzımanı keyifliydi. 

Sürücü odaklı kabin, özgün tasarıma sahip.

Otomobilin Dizel motor sadece 6 ileri manuel şanzımanla satışa sunuluyor. Bu durum otomatik şanzıman arayışında olanların Civic ile arasını maalesef açıyor. Şanzımanın belirgin yolları ve kemikli geçişleri ise manuel şanzıman sevenleri fazlasıyla memnun edecektir. Şahsen ben, son derece memnun ayrıldım.


...bagajı kullanışlı.


Type-R'ı anımsatan spoilerin ikamet ettiği bagaj kapağı oldukça geniş açılıyor. Bu durum, kullanışlılığı artırıyor. Ayrıca, bagajın 407 litrelik hacmi sınıf standartlarının oldukça üstünde.


Honda Civic HB'i sevmedim, çünkü...


Vites geçişleri kemikli, yolları belirgin.
 6 ileri manuel şanzımanı siz de beğeneceksiniz.
...Sport donanımında Elegance donanımındaki konfor donanımları sunulmuyor.

Fiyatlandırma açısından Sport donanımı Elegance donanımının üzerinde yer alıyor, ancak Sport donanımında Elegance'daki far sensörü, yağmur sensörü, elektrikli katlanır aynalar gibi artık lüks olmaktan çıkan donanımlar sunulmuyor. Tabii, Elegance'da da Sport donanımındaki sportif tasarım detayları mevcut değil.

Yani, ya konfor donanımlarını seçeceksiniz ya sportif donnımları. İkisini aynı anda alma şansınız maalesef yok.

...yeni multimedya ekranı kabinin genel havasını bozuyor. 

Makyaj ile gelen ve sadece Sport'ta sunulan yeni multimedya ekranı sonradan takılmış eski teyplere benziyor. Kullanım çok zor değil, fakat keşke konsolla bütün gözüken bir sistem sunulsaydı. Bu haliyle kabinin güzel atmosferini bozuyor.


...arka koltuğa oturunca başım tavana temas ediyor.


Dışarıdan pek öyle gözükmese de Civic HB'in arka koltuğuna oturunca kafanız tavana temas ediyor. 178cm boyumla ben bu sorunu yaşıyorsam, daha uzun boyluların durumunu tahmin etmek istemiyorum. Diz mesafesinde ise sorun yok. 

Otomobil Bloggerının Bir Günü

Blogger olarak hayatım dışarıdan böyle gözükse de işin iç yüzü çok farklı...
(Fotoğraf Lexus Maslak'ın açılışında çekildi. "Fake" kalabalık davetlilerin kendilerini ünlü gibi hissetmesini sağladı. ) 
Uzaktan bakınca insanların benim hayatım ile ilgili gördükleri tablo şu şekilde: Altında sürekli farklı bir araba, lansmanlara katılmak için sürekli farklı şehirlere/ülkelere gidiyor, sürekli geziyor, sürekli eğleniyor...

Klişe olacak, ama işin iç yüzü çok farklı. Dışarıdan güllük gülistanlık gözükse de otomobil bloggerı olmak, hele aynı zamanda bir otomobil dergisinde editörlük yapıp (şu anda yapmıyorum.) üniversite hayatına devam etmek oldukça zor bir iş. Tüm bunların yanında sosyal hayatınızın da devam ettiğini hatırlatmıyorum bile.


Ben de işin asıl yüzünü göstermek için bir günümü bir blog yazısı olarak paylaşmayı düşündüm. Bir günümü dakika dakika, gün içerisinde not aldım. Bu arada, bu yazıda bahsi geçen gün 14 Nisan 2016. Bu aralar gerçekten yoğun olduğum için ancak 3 ay sonra paylaşabiliyorum..


Lafı daha fazla uzatmadan saati başlatıyorum. Buyrun bakalım, okulumun da devam ettiği tipik bir günde bir otomobil bloggerı Mert Alpkoçak neler yapıyor?



Hyundai i30 Turbo.
06.20: Uyandım. Sütümü içtim, dişimi fırçaladım. 
06.30: Akşamdan hazırladığım spor çantamı alıp Hyundai i30’a atladım. Ataşehir'den Maslak'a gidiyorum. Hedef, Antrum Crossfit. 
07.20: 07.30 WOD’u için Antrum Crossfit’e vardım.
08.30: WOD bitti.
09.00: Sohbet ede ede soyunma odasında duş alıp üstünü değiştirme faslı ancak bitti. i30’a atladım, Maslak metro girişindeki Erdoğan Abi’den kepekli sandviçimi alıp Hyundai Genel Müdürlüğü’ne doğru yola koyuldum.


V60 Cross Country dışarıda, ben içeride sporda.
(Bu sabah sporu rutinimi videoblog haline getirmiştim. Buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.)

09.45: Kozyatağı'ndaki Hyundai Genel Müdürlüğü’ndeyim. i30’u bıraktım. Kadıköy-Kayışdağı minibüsüne binip okuldaki (Yeditepe Üniversitesi) dersime yetişmek üzere yola koyuldum.  
10.30: Bu arada eve uğradım. Spor çantamı bıraktım, ders için defterimleri aldım. Yürüyerek okulda gittim. 
11.00: Okuldayım. ISE 402 kodlu System Design dersi başladı. Bana kolay gelsin. 
Fotoğraf çekimi yapmak başlı başına bir "iş".
Fotoğrafçı arkadaşın ile ortak zamanını yakala, çekim yeri bul...
Tüm bunları yaparken İstanbul trafiğini ve okul durumunu gözet. 
12.40: Ders bitti. Koşar adım okulun kapısına çıktım. Şimdiki hedef Buyaka'daki Volvo Car Türkiye ofisi. Okulun kapısından geçen Kayışdağı-Dudullu minibüslerine bindim. Son durakta indim, Dudullu-Üsküdar minibüslerine aktarma yaptım.
13.30: V60 Cross Country'yi teslim almak üzere Volvo Car Türkiye ofisine uğramadan önce bir klasik olarak IKEA’da İsveç Köftesi ziyafeti yaptım. 
14.05: Volvo ofisinden V60 Cross Country’nin anahtarlarını aldım. Otoparka indim. Aracı yıkamadan teslim aldım. Şimdi istikamet, elektrikli kaykay Hovbo'nun Türkiye ithalatçısı Cem Bey ile buluşup Hovbo’yu teslim almak için Palladium AVM...
Otomobil özgürlüktür. Hele ki Cross Country adını taşıyorsa
sizi bunun gibi harika manzeralarla buluşturur.
14.25: Palladium’a vardım. Cem Bey’le buluştum. Güya 16.00’daki dersime yetişmek için kalkacaktım, ama muhabbet oldukça koyuydu. Kalkamadım. :) Dersin ilk saatine girmeme kararı aldım. Sevgili Semih Hoca'ma buradan kocaman özürlerimi göndereyim..
16.10: Hovbo'ya binmeyi ilk defa Palladium AVM'nin otoparkında denedim. İlk 30 saniye, "Nereden ben bulaştım bu alete. Adam gibi kullanamayacağım bile…” diye iç geçirsem de Cem Bey'in yönlendirmeleriyle kolaylıkla alıştım. O kadar zevkliydi ki 5 dk sonra kendimi otoparkta Hovbo ile sebepsizce turlarken buldum. :)
16.25: Hovbo’yu attım V60 Cross Country'nin bagajına. Doğruca okula yol aldım.
17.00:16.00'da başlayan dersin ikinci yarısına girdim.
17.45: Ders bitti. Bu arada, Hovbo’yu snapchatte paylaşmıştım. Bu snapimi gören dersteki arkadaşlarımdan bazıları Hovbo’yu denemek istedi. Okulun otoparkında Hovbo’yu deneme aktivitesi düzenledim. :)
18.15: Eve vardım. Akşam yemeği hazırlama telaşı başladı...
19.00: Dehan, Bahadır ve V60 CrossCountry ile yarın çıkacağımız Uşak yolculuğu öncesi hazırlıklarımı tamamlamaya başladım. Eşyaları V60 Cross Country'nin bagajına yükledim. Elektronik aletlerin şarjlarını full’ledim, hafıza kartlarını boşalttım vs.
22.00: Uyumak için normalden daha erken yatağa girdim. Sabah 9-11 arasındaki dersimden hemen sonra Uşak'a doğru yola çıkacaktık. Sabah 9 dersine yetişebilmem için 07.30 yerine 06.30 WOD’una gitmem gerekiyordu. Yani, 06.00'da uyanmam gerekiyordu. Bu yüzden erkenden yattım...

Anlayacağınız durum bu şekilde. Test otomobillerini teslim almak/teslim etmek için sürekli İstanbul içinde hareket halindeyim. Okuldaki sunumlarımın ve sınavlarımın olduğu günler ise işler sadece biraz daha karışıyor. :) Mühendislik öğrencisi olmak gerçekten zor. 

Yurt içi/yurt dışı seyahatlerimin olduğu günler aslında gerçekten de rahatım, hiçbir şekilde koşturmadan hem yeni bir yer görüyorum hem de yeni bir otomobille birlikte oluyorum. Ne var ki, seyahatten geri döndüğümde o seyahate dair içerikleri hazırlamak ve seyahat süresince geri kaldığım okul derslerini toparlamaya çalışmak hiç hoş olmuyor.

Neyse ki kimse bu işi bana silah zoruyla yaptırmıyor ve yaptığım işten oldukça zevk alıyorum. Önemli olan da bu sanırım. Bu yüzden aslında gerçek bir yorgunluk hissetmiyorum..
Gün içerisinde 92.5 km'lik yolculuk yapmışım. İstanbul trafiği hakkında konuşmak istemiyorum.


28 Temmuz 2016 Perşembe

2016 Opel Astra. LED Matrix Farlar Kalbin Aynasıdır.

2016 Opel Astra 1.6 CDTi AT
Opel Astra, Alman markanın bugüne kadarki en büyük kozlarından birisi oldu. Kompakt hatchback sınıfında yer alan Astra'nın 1991 yılında üretilmeye başlandı. Bugün bu sayfada okuduğunuz Astra ise 5. neslin temsilcisi.

"Astra K" diye de anılan 5. nesil Opel Astra, bir önceki nesline kıyasla 200kg daha hafif bir gövdeye sahip. Ayrıca, yine önceki jenerasyonun etli butlu yapısına karşı daha atletik ve şık bir duruyor. Tabii, yine onda olmayan "2016 yılı Avrupa'da Yılın Otomobili" ödülü de 5. nesil Astra'nın elinde. Anlayacağınız Astra'nın eli hiç olmadığı kadar güçlü. 


Lafı fazla uzatmadan 1.6 dizel otomatik Astra'nın hakkında defterimde kalan kısa notları sizinle paylaşayım.


En dinamik Astra, Astra K olsa gerek.
Opel Astra'yı sevdim, çünkü...

...led matrix farlar kusursuza yakın çalışıyor.


Orta donanımdan itibaren standart sunulan LED matrix farlar bu sınıfta alışkın olmadığımız bir donanım. Bu aydınlatma ünitesinin her biri, gündüz farı, ana far ve her biri farklı alanları aydınlatan uzun hüzme LED matrixlerden oluşuyor.


Bu farlar uzun/kısa hüzme ayarını otomatik yapabiliyor. Matrix yapısı sayesinde önünüzdeki otomobillerin olduğu alanlar karartılıp, geri kalan alanlar aydınlatıyor. Böylelikle diğer sürücüleri rahatsız etmeden daha güvenli bir sürüş gerçekleştiriyorsunuz.


LED Matrix farları iş başında izlemek de bir o kadar büyüleyici. Önününüdeki ışık hüzmesinin dans edişini izlemek oldukça keyifli. Sistemin nasıl çalıştığını görmek için aşağıdaki videoyu seyredin.


...Apple Carplay yüzümü güldürdü.


Otomobile ilk bindiğimde bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyordu, aynı zamanda bir buluşmaya da yetişmeye çalışıyordum. Sürerken telefonla konuşursam zaman kazanacaktım. Yani, bluetooth bağlantısını hemencecik kurup yola koyulmam gerekiyordu. iPhone'umu otomobilin USB girişine bağladım. Tam bluetooth'u aktive edecekken Carplay çalışmaya başladı. Başka bir deyişle, telefonu otomobile bağlamam sadece 1 saniye kadar sürdü. Ne kadar sevindiğimi kelimelerle anlatamam...


Apple Carplay sayesinde multimedya arayüzü oldukça
sadeleşiyor.
...dizel motor emsallarinden daha başarılı tüketim değerine sahip.

Çeşitli özel içerikler için şehir dışına çıkmadığım sürece, bugüne kadar test ettiğim bütün otomobilleri benzer gündelik parkuruma ve benzer İstanbul şartlarına maruz kalıyorlar. Bu sayede aslında otomobillerin yakıt tüketim değerlerini daha sağlıklı kıyaslama imkanım da oluyor. 

Kabin son derece ferah ve kullanışlı. Ergonomik
anlamda bir sıkıntı yok. Soğutmalı ön koltuklar ve
masajlı sürücü koltuğu opsiyon listesinde.

Titreşimleri ve gürültüleri daha fazla, güç performans eğrileri ise daha dengesiz olduğu için dizel ünitelerden pek hoşlanmıyorum. Yakın zamanda da hoşlanacak gibi durmuyorum... Ne var ki, onları sevmiyor oluşum az tüketmelerine engel değil. :) Kompakt sınıfta 1.6 dizel otomatik bir otomobille bugüne kadar elde ettiğim ortalama değer 6.5litre/100km civarındadır. Astra ile yakaladığım 6.2litre/100km değeri ise kendi ortalamamın bir miktar üzerinde, daha başarılı bir değere imza attı.


Opel Astra'yı sevmedim, çünkü...


...malzeme kalitesi beklentimin altında kaldı.

C sütununa siyah plaka yerleştirme klubüne Astra da
katılmış. Bence fena durmuyor. 

Astra'yı kullanmadan birkaç hafta önce Egea HB'in Türkiye lansmanındaydım. Egea HB, fiyat/fayda oranı yüksek bir model olarak tanıtıldığı için malzeme kalitesi adına yüksek beklenti içinde değildim. Gerçekte de Egea'nın malzeme kalitesi yüksek sayılamazdı, ancak beklentim yüksek olmadığı için pek yadırgamadım. 


Yeni Astra'nın tasarımı siz nasıl buldunuz?
Astra'da ise durum farklıydı. Sınıfında üst sıralara oynadığını biliyordum. Bu yüzden beklentim de haliyle yukarıdaydı. İşçilik ile ilgili bir sıkıntı olmamasına rağmen, kabinde tahminimden daha fazla yerde sert plastikle karşılaşmak beni şaşırttı. Orta konsoldaki piano black kaplamada ya da sağlam düğmeler oldukça iyi bir izlenim bıraktı, ancak kapı içlerinde ve el freni çevresinde kullanılan plastikler beklentilerimi karşılamadı. 
Astra'nın malzeme kalitesine yine de düşük demek doğru değil, ancak kesinlikle daha iyi olabilirdi...

...bagajda tek bir ışık yok.


Hava karardıktan sonra, sokak lambasının da olmadığı bir yerde bagajı açtım. Bagaj kapağını açmamla birlikte bagajın da aydınlanmasını beklerken tek bir hareketlenme yoktu. Gündüz gözüyle baktığımda acı gerçekle yüz yüze geldim. Bagajda tek bir aydınlatma elemanı yoktu. 


Sonuç


C sınıfında dizel otomatik bir otomobil soranlara öncelikle "Gidin, test edin." diyebileceğim bir otomobil olarak Yeni Astra hafızamda yer etti. Dizel motorun tutumlu yapısı, otomatik şanzımanın konforu, büyüleyici LED Matrix farları Astra ile ilgili aklımda yer eden ana kalemler. 2016 yılı Yılın Otomotobili Opel Astra, ödülünün hakkını gerçekten veriyor. 


Detaylı fiyat ve donanım listesine ulaşmak için buradaki dökümanı incelemenizde fayda var.



--İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar--

27 Temmuz 2016 Çarşamba

2016 Toyota Yaris Hybrid Kürek Sporuyla Buluştu

2016 Toyota Yaris Hybrid
Toyota Yaris Hybrid ile bu ilk buluşmam değil. Yaris Hybrid ile ilk defa Mart 2014'te, makyajlanmadan kısa bir süre önce tanışmıştık. Düşük yakıt tüketimi, hybrid sistemin sorunsuz çalışması ve kompakt yapısı beğenimi kazanmıştı. Toyota Yaris daha sonra 2015 model yılı için makyajlandı. Ben de makyajdan sonra kozmetik anlamda yapılan değişiklikleri gözlemlemek için Yaris Hybrid ile yeniden buluştum.

Yaris Hybrid'in çevreye saygılı kişiliğini öne çıkarmak için bir outdoor spor ile birleştirmeyi düşündüm. Aklıma kürek sporu geldi. İki kişilik kürekler hybrid sistemin bir nevi demosu gibiydi. Önceki kürekçi elektrikli motoru, arkadaki kürekçi benzinli motoru temsil edebilirdi. Kürek milli takımı eski sporcularından arkadaşım Ensar'ı aradım. Sağolsun, o da teklifimi sıcak karşıladı. Birlikte, Tuzla'daki Deniz Yıldızı Spor Kulübü'nün yolunu tuttuk.

Şimdi gelelim, itiraf kısmına. Bu içerik aslında aslında bu şekilde yazı olarak değil, videolu olacaktı. Ne var ki bazı teknik aksaklıklardan ötürü video istediğim kadar başarılı olmadı. Ben de videodaki konuşma metinlerini hiç bozmadan paylaşmayı uygun buldum.


Ön farlar ve ön tampon makyajdan nasibini almış.
Mavi arka plan detayına sahip Toyota logosu,
Hybrid Toyotalara özel.
Video Metni 

Yaris Hibrit ile birlikte bugün, Marmara Denizi'nde kürek çekmek için Tuzla'ya gidiyoruz. Tuzla'da arkadaşım Ensar beni bekliyor ve ilk defa kürek makinesinin dışında gerçek bir teknede denizde kürek çekeceğim.


Eskiden sadece Hybrid versiyonda sunulan LED arka farların,
artık tüm Yarislerde standart. Yeni iç densen ise cabası.
Bir klasik olarak da yol boyunca da size Yaris Hibrit ile ilgili bildiklerimi aktaracağım. İlk hibrit otomobilini (Prius) 1997 yılında tanıtan Toyota, hibrit teknolojisinde bugün yaklaşık 20 yıla yakın tecrübeye sahip. Tabii, Prius gibi hibrit olarak doğan bir modelin dışında hemen hemen tüm Toyota modellerinin de hibrit versiyonları üretildi. Yaris de sonradan hibritlenen Toyota modellerinden birisi.

Karşınızda Ensar. O önden, ben arkadadan tuttum,
karadaki küreği denize taşıyoruz.
Çoğu hibrit otomobilde bir elektrik ve bir benzinli motor görev yapar. Yaris Hibrit'te de 1.5 litrelik benzinli motor ile bir elektrik motoru birlikte çalışıyor. İki motor toplamda 100 bg maksimum güç üretebiliyor. 100km'de sadece 82g/CO2'lik emisyon değerine sahip Yaris Hybrid'in yakıt tüketim değeri ise şu anda yol bilgisayarından okuduğum kadarıyla 4.6 litre/100km. (Daha önce 5.7lite/100km yapmıştım. Motor aynı motor, sanırım bence gelişme var.) Bu değer, dizel otomobillere taş çıkartır cinsten. Otomobilin maksimum hızı 165km/h, fabrika verisi 0-100km/h hızlanma süresi ise 12 saniye olarak veriliyor.

Bindiğimiz kürek iki kişilik. Birimiz elektrik motorunu temsil
ederken diğerimiz benzinli motoru temsil ediyor.
Yaris Hybrid'de olduğu gibi..
Peki, hibrit sistem nasıl çalışıyor? İlk kalkış anında sadece elektrikli motor çalışıyor. Hatta, bu yüzden otomobilin çalışıp çalışmadığını anlamıyorsunuz bile :) Otomobilin hızı artıp elektrik motor gaz pedalının tepkisini karşılamayacak duruma geldiği zaman benzinli motor da devreye giriyor. Yavaş sürüşte benzinli motor elektrik motoruna destek olurken, hızlı sürüşte elektrikli motor benzinli motora destek oluyor. EV (electric vehicle-elektrikli otomobil) modu aktive edildiğinde, sadece elektrik motorun gücüyle hareket ediliyor. Bu sırada olur da gazı köklerseniz, EV modu devreden çıkıyor ve benzinli motor gaz pedalının tepkisini karşılamak adına devreye giriyor. Bu arada, bu sistemde elektrik motora güç veren ekektrik bataryalarını şarj etmeye gerek yok. Otomobil fren yaparken kazanılan enerji ile piller kendi kendine şarj edilir.

Şimdi küreğe vardım. Az sonra Ensarla buluşup ilk defa kürek yapacağım.

Bizim bineceğimiz kürek iki kişilik. Tıpkı, Yaris'in Hybrid ünitesinde olduğu gibi iki kişi birbirimize destek olarak yol alacağız. Birimiz elektrikli motorun, diğerimiz benzinli motorun görevini üstlenecek. Hızlı gitmek istediğimiz zamanlarda ikimiz de tam gücümüzle kürek çekeceğiz, ilk kalkış anlarında ise sadece birimizin kürek çekmesi yeterli olacak. Birimiz yorulduğunda diğerimiz dinlenecek ve enerjisini geri kazanacak. Bir başka deyişle, elektrik bataryaları azaldığında, benzinli motor çalışmaya devam edecek ve elektrik bataryaları tekrar doldurulmaya başlanacak.


Crossfit'ten alışık olsam da küreği gerçek denizde yapmak tamamen başka bir deneyimmiş. Spor salonunda yapmaktan daha zor olduğunu söyleyebilirim. Neyse ki Yaris Hybrid'de böyle bir sıkıntı yok. İçten yanmalı bir otomobilden bir farkı yok. İçten yanmalı otomobillerden tek farkı onlardan çok daha çevreci olması. Tıpkı gerçek denizde kürek çekmenin, kapalı mekan spor salonunda kürek çekmekten çok daha keyifli olması gibi..

Doğaya yakın olmak gibisi var mı?

24 Temmuz 2016 Pazar

Elektrikli Kaykay Hovbo. Bir Garip Ulaşım Aracı.

Elektikli kaykay Hovbo.
Bu sayfanın başkahramanı Hovbo’ya yüksek ihtimalle AVM’lerde insanlar kullanırken ya da çeşitli tanıtım etkinliklerinde topluluğun dikkatini toplamak üzere görevlendirildiği sırada rastladınız. Yanınızdan hızla geçen bu elektrikli kaykaya meraklı meraklı baktınız. Hatta belki, bizim zamanımızda böyle teknolojiler yoktu diye iç geçirdiniz…
Hovbo'yu en rahat kullanabildiğiniz yerlerden birisi
düz zeminlere sahip Bağdat Caddesi.
Bilenler bilmeyenlere bahsetmiştir, ama Hovbo’yu bir de benden dinleyin. Hovbo, kaykay ve scooter karışımı elektrikli bir cihaz olarak tanımlanabilir. Saniyede 200 kere tarama yapan denge sensörleri sayesinde en ufak bir hamleniz Hovbo tarafından algılanıyor ve böylece -alışma sürecini de tamamladıktan sonra- doğal bir şekilde yol alıyorsunuz. Ayağınızı öne doğru eğdiğinizde ileri gidiyor, arkaya doğru gittiğinizde geri gidiyor.
Hovbo'yu kısa mesafelerde elde taşımak problem değil.

Hovbo’ya alışmam yaklaşık 30 saniye sürdü. Birlikteliğimizin ikinci gününde ise bazı akrobatik hareketleri –kendime göre tabii- yapabilecek kıvama gelmiştim. Tabii bu sürüş kısmıydı. Hovbo’nun üzerindeyken kendimi film yıldızı kadar ünlü hissetme fikrine hala alışmış değilim.


Beyazın yanı sıra kırmızı ve siyah renkleri de var.
Hovbo ile birlikte olduğumuz süre zarfında iki önemli yolculuk anım oldu. Bunlardan ilkinde Ümraniye'den Zincirlikuyu'ya ulaşmam gerekiyordu. Bu parkurda tırtıklı parke taşlarla döşenmiş bolca kaldırım, birden fazla üst geçit, minibüs ve metrobüs yolculuğu ile metrobüs istasyonu içindeki düzgün zemine sahip uzun yürüme alanları vardı. İtiraf etmeliyim ki, bu parkurdan Hovbo da ben de pek hoşlanmadık. :( Özellikle minibüs gibi hareket halinde olan bir araçta Hovbo’yu kontrolde tutmak bir hayli zor. Tırtıklı kaldırımlarda ise dengenizi sağlamak çok kolay değil. (Bu parkurun videsonu hemen aşağıda seydebilirsiniz.)

Diğer yolculuğum daha çok "keyif" amaçlıydı. Amcamın Suadiye'deki evinden çıkıp Bağdat Caddesi'ni takip ederek Autocar'ın Genel Yayın Yönetmeni Burak'la buluşmak üzere Şaşkınbakkal Starbucks'a gittim. Bağdat Caddesi'nin geniş ve dümdüz kaldırımları sürüş konforumu hayli artırdı. Kaldırımların asfaltla buluştuğu noktalarda rampaların olması ise Hovbo'dan hiç inmeden bir kaldırımdan diğerine geçmemi mümkün kıldı. Cadde'nin bu elverişli yapısı sayesinde 2km’ye yaklaşan yolu Hovbo'dan hiç inmeden alabildim. Bu rotadan gerçekten keyif aldım. Hem yorulmadım, hem de yürümeye göre yarı yarıya daha kısa sürede varış noktama ulaştım.